1 Ocak 2012 Pazar

etik veganizmin insanlara bir faydası yok


Etik Veganizmin Hayvanlara Bir Faydası Yok

Camille Marino negotiationisover.com sitesinin editörü.Bu röportaj onunla yapıldı .
Vegan bir diyetle beslenip hayvan ürünleri satın almamak hayvanlara yardımcı oluyor mu?
Etik ve saygın bir insan olmak için vegan olmak zorundayız. Burada gri bir alan yok açıkçası. Ya vegansınızdır ya da hayvanlara yönelik bu savaşta suç ortağısınızdır.
Ama, hayır, etik bir vegan olmanın hayvanların acısını ortadan kaldırmak adına kesinlikle hiç bir etkisi yok. Gerçek dünya olan “serbest pazar”da et/yumurta/süt ürünleri talebi azaldığında hükümet bir sömürü endüstrisine sübvansiyon sağlıyor, hayvan ürünlerindeki arz fazlasını satın alıyor, böylece tedarikçinin ve ekonominin sağlam kalmasını sağlıyor. Devlet üretim fazlasını satın alıyor, genelde bunu okullara ve refah programlarına yönlendiriyor ya da federal borcu karşılamak adına, üretim fazlası başka ülkelere ihraç ediliyor.
Veganizmi savunmak ve eğitmek adına vegan toplumun zamanını ve enerjisini harcıyoruz bence. Hayvanlar inanılmaz sayılar halinde ölüyorlar.
Negotiation is Over neden fabrika çiftçiliği ve et, süt ve yumurta endüstrileri yerine dirikesime daha çok odaklanıyor?
NIO’daki eylemcilerden bir çoğu mezbahalara yönelik yaratıcı ve agresif kampanyalar yapmaktan tutun avcıları ve tuzak kuranları hedef almaya kadar bir çok şey yapıyor.
Kişisel olarak dirikesime odaklanıyorum; çünkü  Florida Üniversitesi’ndeki grubumuz kurumsal hayvan işkencesi için bir fener gibi. Daha önemlisi ise, ben buranın en büyük darbenin vurulacağı yer olduğuna inanıyorum.  Kampanyaların sadece mümkün oldukları için yapılması yanlış. Enerjilerimizi ciddi kazanımlar ve zaferler kazanabileceğimiz yerlere odaklamalıyız, hem yeni taktik ve yaklaşımlar benimsemeli hem de onları geliştirmeliyiz. Benim açımdan hayvan özgürlüğünün üniversitelerdeki hayvan istismarı üzerinde inşa edilmiş temelleri yıkıp altını oyması gerektiği çok net. Yani biyomed öğrencileri profesyonel sadistlere dönüşmeden önce onlarla yüzleşilmesi gerekiyor demek bu.
Siz hemen doğrudan eylemlere ilgi mi duydunuz yoksa standart bir vegan tüketici olarak mı başladınız?
43 yaşıma dek ölüyiyiciydim. Kilo vermek için nasıl bir vejetaryen diyet uygulamak gerektiğine dair bilgi  arıyordum, sonra süt üretim çiftlikleriyle ilgili bir video izledim. Anında vegan oldum. Tarih 2008 yılı ocak ayıydı.  Doğrudan eylemleri analiz etmek ya da bu konuda bir teori oluşturmak için bilinçli bir karar vermedim. Bu şeylerin benimle bir ilgisi yok. Bir tepki göstermeyi gerektiren vahşetler gördüm. Etkili bir şekilde nasıl tepki göstermeli konusunda hâlâ birşeyler öğreniyorum, hem gerçek hem de kanlı bir savaştan söz ediyorsak doğrudan eylemi reddeden düşünce ekolleri gülünç duruma düşüyorlar.
Hiç duymayanlar  için ölüyiyici (nekrovor) sözcüğünü açıklar mısınız?
Nekrovor ölü şeyleri yiyen birisidir.
Peki doğrudan eyleme destek vermeyen ama hayvan ürünlerinden uzak durmaktan memnun veganlardan neden uzaklaştınız?
Agresif eylemleri savunan insanların vegan kekler pişirmekten memnun olanlar tarafından hoş karşılanmadığı doğru.  Vegan çadır ve kamplar kurup agresif eylemlerin harekete nasıl zarar verdiğini tartışanlar da başka bir şey yapmıyorlar zaten. Yani su ve yağ gibi. Bilinçli bir uzaklaşma yok; sadece birbirimize karışmıyoruz o kadar. Vegan kampçılarla bağ kurup sokakta aktivizm konusunda onları cesaretlendirmek için ciddi girişimlerim oldu. Birkaç istisna dışında ki onlar da bir elin parmaklarını geçmiyor, tüketimci veganlar aktivizm düşüncesine bir kabalık olarak bakıyorlar.
Şu anda biyomed öğrencilerini hayvan istismarına karşı tavır almaları adına bilgi arıyorsunuz. Bu kampanya şu ana kadar ne kadar başarı kazandı?
Birkaç ay önce bu taktiği uygulamaya başladıktan sonra, kariyer beklentilerinden vazgeçen beş dirikesim öğrencisi tanıyorum. Bu küçük zaferler de bu kampanyanın üzerine inşa edildiği temelleri oluşturuyor.
Dirikesimcileri değişip hayvan istismarına karşı tavır almaya itecek türden ne yaptınız? Sizce bu taktikler gelecekte ne tür sofistike şekiller alabilir?
Dirikesimcilerin düşüncelerini değiştirmek gibi bir düşünceleri yok; çünkü kendilerini güvende hissediyorlar. İşkence kurumlarına gömülmüşler  ve hayvanlara yönelik suçlarından dolayı bir de sırtları sıvazlanıyor. Bu dinamiğin içine etkili bir tarzda nasıl girilir, bu insanlar nasıl durdurulur bilmiyorum. İşte bu yüzden anonim aktivistlerin ev işgalleri yaptığını, kundaklamalar yaptığını ya da bu savaş suçları için gereken değişik ceza biçimlerini hayata geçirmeyi seçtiğini görüyoruz.
Yer üstü eylemcisi olarak onların kalelerine sızabileceğime dair ilüzyonlarım yok. Ancak onların mahremiyet duygusunu, emniyet ve rahatlık duygularını, nerede yaşadıklarını, nerde ibadet ettiklerini, çocuklarının nerede okula gittiğini ya da eğlenmek için nerde buluştuklarını ortaya koyarak yok edebilirim. İstismarcılar yaptıkları korkunç şeylerin ifşa edileceği düşüncesine alışmalılar, onların huzurunu bozmak için elimden gelen herşeyi yapacağım.
Taktiklerinize terörizm adını veren insanlara ne söylemek istersiniz?
Bu soruyu doğru şekilde yanıtlamak için taktiklerimi tanımlamamız gerekiyor. Ben istismarcıları hakikat ve ifşa etmekle “tehdit ediyorum”. İşte bu kadar. Bundan ne fazlası ne azı.  Eğer bir fırıncının adı ve adresini resmiyle beraber bassam, kapı kapı dolaşıp ne tür kekler yaptığını anlatsam bana terörist denebilir mi? İşte aynı senaryoyu alıp dirikesimcilere uyguluyorum, o zaman aradaki fark ne? Bilgi nötrdür. İnsanların o bilgiye nasıl bir tepki verdiği ise öznel bir durumdur.
Bana terörist diyenler genelde iki kategoriye ayrılıyor: 1- bu insanlar kapitalist yapıya ya da statükoya meydan okuyan herkesi damgalamak için bu sözcüğü kullanan zalimler ya da 2- TV reklamları arasında tutarlı düşünceler oluşturmaktan daha kolay olduğu için sözcükleri papağan gibi tekrar eden beyni boşalmış kitlelerdir.
Eğer ben bir teröristsem bütün hayatlarını dehşet  içinde yaşamaları için sonsuz sayıda masum canlıyı esir eden, işkence eden, vücudundan parçalar koparan ve onları katleden insanlara hangi ismi vereceğiz?
Sık sık sorulan sorular kısmında şöyle yazmışsınız: “ben eğer şiddet uygulayanları durduracaksa şiddet kullanmaya kesinlikle destek veriyorum. Çoğu insan bir insan yavrusunun korunmaya değdiğini düşünür. Eğer masum bir bebek işkence görseydi o işkencecileri gereken her türden güce başvurarak durdurmak son derece meşru olurdu. Tartışma filan olmaz, çocuğu kurtaran kişi kahraman  ilan edilir, şiddete başvurduğu, dengesiz birisi olduğu filan düşünülmezdi. Hayvanların meşru müdafaa hakkına değeceğini kabul etme konusunda biraz isteksiz davranan aktivistler kendi içlerinde yer etmiş gizli tür ayrımcılığını anlamalı. Eğer bir insan korunmayı hakediyorsa o zaman insan olmayan canlı türleri için de aynı şey geçerli. Sitemizdeki bir yazının başlığı şöyleydi: “bir dirikesimcinin ev ya da arabası –ya da bizzat kendisi- havaya uçtuğunda , özgürlük alevleri göğü aydınlatır”. Bu sözler hayvan istismarcılarının öldürülmesine destek verdiğiniz anlamına mı geliyor?
Evet, öyle.
İnsanlar potansiyel bir hedef olup olmadıklarını bilsinler diye soruyorum hayvan istismarcısı olmayı belirleyen kıstas nedir? Dirikesimciler mi , mezbahada çalışan işçiler mi- yani öldürme eylemini doğrudan yapanlar mı- yoksa bu endüstrileri finansal olarak destelemek de insanı hayvan istismarcısı yapıyor mu?
İstismarcılar masumları aktif şekilde sömüren, onlara işkence edip öldürenlerdir.
Green is the New Red kitabının yazarı Will Potter hayvan aktivistlerinin hayvan özgürlüğü  adına hiçbir insanı öldürmediğini söylüyor.  Hayvanlar adına neden dirikesimcileri ve fabrika çiftliği sahiplerini öldüren John Brown tarzında insanlar olmadı hiç? Eğer hayvan hayatı da insan hayatı kadar savunmaya değerse herhalde daha çok masum hayvanı kurtarmak adına bazı suçlu insanlar öldürülmesi gerekirdi. Veganlar temelde bir insanı öldürmenin bir hayvanı öldürmekten daha kötü olduğuna inanan türcüler mi yoksa?
Umursamazlık umursamazlıktır- bunu tür ayrımcılığıyla karıştırmayalım.
New York’ta çok bilinen bir vaka var, Kitty Genovese adında bir kadın Queens sokaklarından tecavüze uğradı ve sonra öldürüldü, bu arada komşuları da olayı izlediler. Hiç kisme araya girmedi, kimse onu savunmadı, en kötüsü ise kadın orada ölürken hiç kimse 911’i aramadı…TEK BİR İNSAN BİLE..Veganlar da farklı değiller.
İnsanlar vegan olunca kişilik özellikleri değişmeden kalır. Eğer önceden apatetik, kendini beğenmiş ve utangaç bir ölüyiyici idiyse aynı özellikleri bu sefer vegan topluma getirmiş olur. Tek fark ise, veganların giderek korkunçlaşan bir soykırıma cevap vermesi gerektiği düşünülürse bu insanların çoğunun pasifist yani pasif direniş tarzında bir ideolojiye sarılarak kendilerini sorumluluktan kurtarması olduğunu görüyoruz, bu teorik ahlâk balonları içerisinde bu insanlar o  iğrenç eylemsizliklerini meşru görüp haklı çıkarıyorlar. Yanlışlar !
John Brown sorusu ise benim açımdan hem şaşırtıcı hem de huzursuz edici bazı meseleleri ortaya getiriyor.  Bir John Brown göreceğimize inanıyorum.
Şu ana dek, bu tartışma son derece özel durumlarda en yakın müttefiklerimle paylaştığım bir şey. Ama işin aslı şu ki; eğer bir insan bir hayvanın işkence görüp öldürüldüğüne tanık oluyorsa o zaman bir tek cevap söz konusu olabilir- o kişi ahlâken gerekli olan her türlü araca başvurarak saldırgana müdahale edip onu nötralize etmelidir. Ben buna kesinlikle inanıyorum; ancak bir aktivist olarak hareketteki kendi yerimi ararken bir mezbahaya gittim ve sabah erken saatlerde bir cinayete tanık olmama izin verildi.
Kamerayla gittim. O kadar hazırlıksızdım ki ilk kurban öldüğünde piller bitmişti bile. Küçük ve korkmuş bir dananın kendi ölümüne giden yola elektrik sopalarla dürtülerek yürüdüğünü gördüm. Korkmuştu. Acı çekiyordu. Gözleri bana baktı. Orada elimde kamerayla durmuş bu güzel, masum hayvanın akla hayale gelmeyecek işkencesini kaçınılmaz sonu olan o kanlı cinayetini filme çekiyordum. Filme çekmeye devam ettim. O gün soykırımda bir suç ortağı oldum, hiçbir bilgisi olmayan bir etoburdan çok daha fazla suç ortaklığım oldu o an. Eylemlerim cesurca değildi. Korkakçaydı. İşte eylemlerim ve düşüncelerim arasındaki bu ayrım beni çok rahatsız ediyor- çoğumuzu rahatsız ediyor. Artık bunları açık açık tartışmamızın zamanı geldi.
Bazı aktivistlerin yaşanan acılara artık dayanamadıkları için kendilerini öldürmek istediğini söyleyebilirim size. Tek tepkim ise şu: eğer insanlar kendi acılarına son verecekse, giderken kendileriyle beraber mümkün olduğu kadar çok istismarcıyı da götürmeli.
Artık bu, bir an meselesi.
Çeviri: CemCB

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder