11 Şubat 2012 Cumartesi

ALF' İN YAPISI VE FELSEFESİ

“Felsefi olarak çok tehlikeliyiz. Bu tehlikenin birazı metanın hayattan daha değerli olduğu ilüzyonuna inanmamaktan kaynaklanıyor. Bu amacından sapmış ayrıcalığı gün yüzüne çıkarıyoruz, sistem bu inanç olmadan hayatta kalamaz. “

Eski ALF sözcüsü David Barbarash

Eğer ALF’i diğer gruplarla karşılaştırmak istiyorsak doğru seçim el-Kaide ya da Saddam Hüseyin’in Cumhuriyet Muhafızları değil, doğru olan Underground Railroad ve Yahudilerin anti-nazi direnişidir. ALF’teki erkek ve kadınlar  Nazi Almanya’sında tutsakları ve Soykırım kurbanlarını özgürlüğüne kavuşturan ve nazilerin kurbanlarına işkence edip onları öldürmek için kullandığı silahları, tren yollarını ve gaz odaları gibi ekipman ve araç gereçleri yok eden özgürlük savaşçılarıdır. Aynı şekilde, özgürleştirdikleri hayvanların çoğu için veteriner bakımı ve yuva sağlayan ALF kendine ABD’deki Underground Railroad hareketini model alıyor, bu hareket kaçak kölelerin özgür eyaletlere ve Kanada’ya varmasına yardım etmişti. Ancak şirket toplumu, devlet ve medya, ALF’i terörist diye yaftalarken ALF aslında geçen iki yüzyılın büyük özgürlük savaşçılarıyla büyük benzerlikler taşıyor, ayrıca hayata yönelik şiddeti ve kanı durdurarak diğer türler adına adaleti sağlama arayışı sebebiyle çağdaş barış ve adalet hareketleriyle de bir kan bağına sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Hayvanların temel haklara sahip olduğunu söyleyen hayvan özgürlükçüleri, bilim adamları ve endüstrilerin hayvanları kendi malları ve metaları gibi sahiplenebileceği şeklindeki argümanı reddediyorlar. Hayvanların; yaşamak, özgür olmak ve mutlu olmak adına gerekeni yapma gibi temel hakları vardır, bu haklar onların vücutların gerçekten de yakılarak damgası vurulan eşya/meta statüsüyle çelişiyor. Hayvan “araştırmaları” insanlara bir şekilde yardım etse bile, burada, onay alınmadan üzerinde deney yapılan insanlardan elde edilen bilgiden daha fazla bir meşruluk yok, bir hayvanın hakları, faydalanmacı yaklaşımların hepsine baskın çıkıyor. İnsan menfaatlerinin hayvan menfaatlerinden üstün olduğu iddiası kelimenin tam anlamıyla tür ayrımcılığıdır, önyargılıdır, etik olarak hatalıdır,  felsefi olarak da cinsiyet ayrımcılığı veya ırkçılık kadar temelsizdir; daha önemlisi ise sonuçları ve anlamları açısından hem çok daha  cinayet dolu,  hem de bağlayıcı bir inanç sistemidir. Bu yüzden; ALF, hayvanların kürk çiftliklerin veya laboratuvarlardan çalınmasını değil özgürleştirilmesini savunur, ve hayvan sömürücülerinin eşyalarını kullanılamaz hale soktuklarında aslında yapılan şey, yaşayan varlıkların haklarını ihlal etmek için yanlış bir şekilde kullanılan eşyaların/nesnelerin gerçekte olması gereken hale getiriliyor olmasıdır.

ALF dünyanın herhangi bir yerinde ve her hangi bir zaman içerisinde hayvan hakları adına hayvan sömürüsüne saldırmak amacıyla karar veren bireylerden ya da gruplardan oluşur. Bu eylemlerde ALF ilkelerine uyulur. ALF’e katılmak için hiç kimsenin eleman aranıyor sayfalarına bakmasına gerek yok; tam tersine, kararı veren kişi gizli bir eyleme girişir. Hareketi başsız bırakmak adına yakalanacak türden ulusal bir lider filan yoktur, sadece bir grup insan vardır ya da destek grupları vardır, bunlar gizli bir şekilde yayılırlar. Bir ALF hücresi olasılıkla diğer hücrelerin kimliklerinden ve eylemlerinden habersizdir. Bu merkezî özellik taşımayan yapı ise devletin içeri sızmasını ve kendilerini yakalamalarını zorlaştırır ve böylece FBI’ın Kara Panterler, Demokratik bir Toplum Adına Öğrenciler Birliği, Amerikan Kızılderili Hareketi veya El Salvador Halkıyla Dayanışma Komitesi ve daha bir çok grubun içine sızmayı başarmasını sağlayan şey engellenmiş olur. ALF eylemlerinin merkezî olmaktan uzak ve anonim doğası düşünülünce prensipte ALF’nin otorite, ego, kahramanlık, maşizm veya şehitlikle ilgili bir şey olmadığını görürüz; tam tersine tahakkümü, ataerkilliği, pasifliği ve politikayı aşmayla ilgilidir, böylece yaratıcı insanlar kendilerini bencillikten uzak bir şekilde hayvan özgürlüğü davasına adayabilirler.

ALF’in yapısı ve felsefesi bu sebeple anarşizmle ve radikal feminizmle bazı önemli benzerlikler taşıyor. ALF ciddi bir şiddet kullanmaktan kaçınma kodunu takip ediyor, bu kodla beraber ALF hayvanları sömürenlerin mal ve mülklerine saldırırken bile sömürücülere fiziksel zarar vermemeye dikkat ediyor. Şiddet içeren hiçbir eylem ALF eylemi değildir, şiddet uygulayan bir insan ise ALF üyesi değildir. Bazı eleştiriler en azından bir kişinin istemeden de olsa yaralandığının altını çiziyor, diğer eleştiriler küçük hayvanların kundaklama eylemleri sırasında yaralanabileceği ya da öldürülebileceğini kabul eden bir felsefenin şiddet kullanmamaya olan bağlılık iddiasının ne kadar geçerli olduğunu sorguluyor. Ancak başkaları da ALF’in merkezî olmayan ve anonim yapısının  fiziksel şiddete başvurmasına  ve o eylemin aslında bir ALF eylemi olduğunu reddetmesine izin verdiğini söylüyor. Aynı yapı bir yandan da ipe sapa gelmez tiplerin ALF adına ve onun şiddete başvurmama ilkesini ihlal eder şekilde eylemlerde bulunmasına müsaade ediyor. Herkesin üye olabileceği bir “organizasyon”da ALF’e yanlış sebeplerle katılan insanlar olabilir- diğer türler adına adalete olan inançlarından değil de hayata geçirdikleri eylemleri, yıkıcı ve şiddet dolu arzularının medyanın ilgisini çekmesi için katılmış olabilir insanlar.

Bu tür insanlar ihanet ettikleri ama itibarsızlaştırmadıkları bu davaya uygun insanlar değiller. ALF üyeleri tarafından imzalanmış manifestolar ortalığa yayıldığı zaman, diğer ALF üyeleri tarafından şiddete önemli bir tepki gösterilmediği zaman, o zaman işte, ALF’in şiddete başvuran bir organizasyon olduğu söylenebilir. Şimdilik ALF şiddet içermeyen bir duruşa sahip çıkıyor, oysa polisler, fok katilleri ve avcılar gibi eşkıyalar defalarca şiddete başvurarak hayvan aktivistlerini öldürdü. Ama bu gerçek hayvan sömürüsünü savunanlar tarafından asla dile getirilmiyor, bu insanlar şiddeti ve terörizmi endüstrilerin mal ve mülklerine yapılan saldırılar olarak tanımlarken hayvanlara, dünyaya ve doğayı savunanlara yapılan saldırıları terörizm olarak görmüyorlar. ALF insanlara yönelik şiddeti kınarken bir yandan da mal ve mülkü/eşyayı yok etmeye şiddet denmesini de reddediyor. ALF prensip olarak  hayvan sömürüsünü koruyan endüstrilerin adil olmadığı düşüncesine dayanıyor, ve ALF bu yasaları hayvan haklarının daha yüce bir ahlâk yasasına hürmet duygusuyla ihlal ediyor. Eski ALF sözcüsü David Barbarash’ın ALF’in etik temellerini özetlediği gibi, “ buradaki temel düşünce eğer birilerinin eşyası/malı/mülkü  masum hayvanların acı çekmesi ve ölmesi için kullanılıyorsa o zaman o malın/mülkün/eşyanın yok edilmesi ahlâken meşrudur.”

Bunun Nazi Almanya’sında gaz odalarını yok eden özgürlük savaşçılarından bir farkı yok. ALF hayatın nesnelerden daha önemli olduğuna inanıyor. Sivil itaatsizlik felsefesinin temel prensibini uygulayarak ALF şirket-devlet kompleksi tarafından yaratılmış olandan daha üstün bir yasa olduğuna inanıyor, bu moral yasa ABD’nin politik sisteminin önyargılı ve yoz heykellerini aşıp geçiyor. Yasa yanlış olduğunda doğru olan şey onu çiğnemektir. Tarihte ahlâki ilerleme çoğu kez böyle elde edilir, Amerika’da köleliğin ya da Hitler’in anti-semitizminin sona erdirilmesinden Alabama’da “sadece beyazlar girebilir” denen cafelerdeki oturma eylemlerine dek hep böyle olmuştur. Thoreau’nun adil olmayan bir yasadansa insanın kendi vicdanının sesini dinlemesi gerektiğine dair sözü eleştirel düşünmeye, otonomiye ve politik sorumluluğa doğru atılmış iyi bir adımdır, ayrıca şiddetten uzak durma duruşu için de iyi bir formül olabilir. Kendi prensipleriyle tutarlı bir bağ içerisinde olmak için, ALF, öfkesi ne kadar haklı olursa olsun bu prensiplere bağlı kalmalı, hiç kimse ötekiler adına girişilen bu özgürlük mücadelesinde zarar görmemeli;  hayvan özgürlüğü amacı uğruna sadece mal/mülk ve nesneler zarar görmeli. Coşkularına rağmen ALF üyeleri doktorları öldüren kürtaj karşıtları gibi değiller, büyük farklar da asla birleştirilmemeli.

ALF diğer türleri savunan, “ilerici” hümanist filozoflar ve mücadeleler tarafından hak sahibi olarak sadece insan topluluklarının belirlendiği sınırlara meydan okuyan bir barış ve adalet hareketi olarak görülebilir. ALF hayvanlar için adalet talep ediyor; hayvanların böylece sadece ait oldukları tür nedeniyle ayrımcılığa uğramamasını, sömürülmemesini, yaralanmamasını ve öldürülmemesini istiyor. ALF hayvanlar aleminde barış için mücadele ediyor, böylece insan cinsinden olmayan türlerin kendi aileleriyle, yakınlarıyla, kendi cinsleriyle, kendi çevrelerinde insanların utanmadan onları maruz bıraktığı şiddetten ve acıdan uzakta yaşayabilmesini istiyor. ALF; yıkım, öfke, ve intikam ateşiyle yanan bir “nefret grubu” değil; ALF hayvanları ve dünyayı seven, insanların ve  insan olmayan canlıların uyum içerisinde bir arada yaşayabildiği türden olumlu bir vizyona sahip insanlardan oluşuyor.

ALF’in aktivist kapsamı hayvan refahı ve hayvan hakları arasında ciddi bir ayrım olduğunu gösteriyor, aynı ayrım hayvan hakları ve hayvan özgürlüğü arasında da var. Hayvan refahı pozisyonunu benimseyenler, hayvanların çektiği acıyı azaltmaya odaklanırlar; hayvan haklarını savunanlar ise acının tamamen sona erdirilmesini talep eder, daha büyük kafesler ve “insancıl davranışlar” değil, boş kafesler ve topyekûn özgürlük ister. Hayvan refahı felsefesi hayvanların meta konumunu kabul eder; ama hayvan hakları felsefesi hayvanların kendi hayatlarının özneleri olduğunu ve başkalarına ait olmadıklarına söyler. Hayvan refahı felsefesi insan ve insan türünden  olmayan hayvanlar arasındaki ahlâki kopuşu güçlendirir ve insanların bir takım menfaatine uyduğu sürece hayvanların uygun şekilde kullanılmasına izin verirken, hayvan hakları teorisi ise;  insanları ve  insan türünden olmayan hayvanları ahlâken eşit bir düzleme yerleştirir ve insanlar ister faydalansın isterse faydalanmasın, hayvanların her türlü şekilde sömürülmesini reddeder. Açık olan şu ki; hayvan hakları ALF’in  kendine rehber edindiği bir ahlâk felsefesidir; ama hayvan hakları çoğunlukla doğrudan eylem içermeyen bir yasal mücadeledir, hayvan özgürlüğü ise sömürücülerle net bir yüzleşme içerir.

ALF taktikleri hayvanların esir tutulduğu binaların dışında düzenlenen gösterilerin ve protestoların ötelerine geçiyor, artık bu binalara yasa dışı bir şekilde giriliyor, orada esir tutulanlar gördükleri işkencelerden kurtarılıyorlar, o binalardaki acı ve ızdırap veren araçlar yok ediliyor. Eğitimin ve felsefenin değerini takdir ederken, legal kanallarda çalışırken, hayvanlar için uzun vadede faydalı olacak değişimler meydana getirebilmek için çabalarken ALF aktivistleri bir yandan da ânında eyleme geçerek mümkün olan en fazla sayıda tutsağı kurtarmak ve kendileriyle yardım edebilecekleri acı çeken hayvanlar arasındaki yasaları ve güvenlik sistemlerini çiğneyip geçmek zorunda hissediyorlar kendilerini. ALF için hayvanların özgürlük gibi temel bir hakkı var. Bu haklar insanların hayvanları korumasını da içeriyor.

Steve Best

NOT: Teröristler mi Özgürlük Savaşçıları mı? kitabının giriş bölümü

Çeviri: CemC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder