Oba ya da Kabile Düzeni Üzerine
16 Şubat 2006
Jared Diamond – Tüfek, Mikrop ve Çelik – kitabından alıntı…
Oba ya da kabile düzeninin yüzbinlerce kişiden oluşan toplumlarda işe
yaramadığı, bütün büyük hacimli mevcut toplumların karmaşık, merkezi örgütlenmeye
sahip olmasını nasıl açıklayabiliriz?
Nedenlerden biri akraba olmayan yabancılar arasındaki çatışma sorunudur.
Toplumu oluşturan insanların sayısı arttıkça bu sorun astronomik şekilde büyür.
Yirmi kişilik bir oba içindeki ilişkiler 190 ikili ilişki içerir (20 kişi çarpı
19 bölü 2) ama 2000 kişilik bir obada bu sayı 1.999.000’e yükselir. Her bir
ikili kanlı bir tartışmada patlamaya hazır saatli bir bomba demektir. Oba ve
kabile toplumlarında her öldürme olayı genlikle bir intikam girişimine yol açar,
böylece toplumun huzurunu kaçıran sonu gelmez bir cinayet ve karşı cinayet
döngüsünü başlatır.
Herkesin herkesle akraba olduğu bir oba toplumunda kavga eden her iki
tarafın akrabaları da aynı anda aracılık etmek için işe karışır. Pek çok
kişinin hala birbiriyle akraba olduğu ve herkesin en azından birbirini adıyla
tanıdığı kabile toplumlarında ortak akrabalar ve dostlar kavgada arabuluculuk
eder. Ama herkesin herkesi tanımasına olanak veren “birkaç yüz” eşiği bir kez
aşıldıktan sonra sayısı artan ikililer birbiriyle ilişkisi olmayan yabancılardan
oluşur. Yabancılar kavga ettiği zaman orada olan, her iki tarafın da dostu ya
da akrabası olacaktır. Bunun yerine seyredenlerin çoğu kavga edenlerden birinin
dostu ya da akrabası olacak, onun tarafını tutacak, iki kişilik bir kavgayı
genel bir arbedeye dönüştürecektir. Bu yüzden de anlaşmazlıkların çözümünü
üyelerine bırakan büyük hacimli bir toplumun patlayıp havaya uçması kaçınılmazdır.
Binlerce insandan oluşan toplumların, ancak gücü tek elde toplamak ve anlaşmazlıkları
çözmek için merkezi otorite geliştirirlerse ayakta kalabileceklerini bu olgu
bile tek başına açıklayabilir.
İkinci neden, nüfus hacminin büyümesiyle her birlikte karar almanın
giderek olanaksızlaşmasıdır. Yeni Gine’de haberlerin ve bilgilerin hızla
herkese yayıldığı, bütün köy halkının bir araya geldiği toplantılardan herkesin
birbirni duyabildiği, toplantıda konuşmak isteyen herkesin konuşma fırsatının
olduğu küçük köylerde nüfusun hepsinin bir arada karar alması hala olanaklıdır.
Ama çok daha büyük toplumlarda herkesin bir araya gelip karar almasının ön
koşulların hepsinin sağlanması olanaksızdır. Mikrofonların, hoparlörlerin
bulunduğu günümüzde bile bin kişilik bir grubun sorununu çözmenin yolunun o bin
kişiyle toplantı yapmak olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yüzden de kararların
etkili bir şekilde alınması isteniyorsa büyük hacimli bir toplumun yapılandırılması
ve merkezileşmesi gerekir.
Üçüncü neden ekonomik kaygılarla ilgilidir. Her toplumun üyeleri arasında
malları aktarma araçlarına gereksinim vardır. Büyük hacimli toplumlar ancak
karşılıklı ekonomiye ek olarak yeniden dağıtım ekonomisine sahip olurlarsa
ekonomik işlevlerini yerine getirebilirler. Bir bireyin gereksinimlinden fazla
olan ürün o bireyden merkezi bir otoriteye aktarılmalı, o otorite de o ürünü açığı
olan bireylere dağıtmalıdır.
Son neden ise nüfus yoğunluklarıyla ilgilidir. Yiyecek üreticilerinin
büyük hacimli toplumlarının daha fazla sayıda üyeleri olduğu gibi, avcı-toplayıcıların
küçük obaarına göre daha yüksek nüfus yoğunlukları vardır. Mekanla ilgili bu
tür gerçekler yoğun nüfuslu bölgelerde karmaşık olarak örgütlenmiş büyük
hacimli toplumların olmasını gerektirir.
Anlaşmazlıkların çözümüyle, kararların alınmasıyla, ekonomiyle, mekanla
ilgili nedenler büyük hacimli toplumların merkezileşmesi gereğini doğurmakta
birleşir. Ama gücün merkezileşmesi, gücü elinde bulunduran, bilgi alma tekelini
elinde tutan, kararları veren, malların yeniden dağıtımını yapanların, fırsatlardan
yararlanmasının ve yakınlarını yararlandırmasının yolunu açar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder