16 Ekim 2011 Pazar

Veganizmin Dejenerasyonu


Bir çok insan kendilerini ve bu zayıf hareketi hatalardan ve kusurlardan kurtarmak için acele ederken çok önemli bir noktayı gözden kaçırıyor ve veganizmin bir din olmadığı, tam tersine onun antitezi olduğunda ısrar etmeye devam ediyor. İnsanı rahatlatsa da bir çok anlamda yanlış.

Dini tam anlamıyla ve uygun şekilde tanımlayan bir çok kriter var, veganizm bu kriterlere sahip olmasa da  rahatsız edici bir dereceye kadar  bir çok kriteri içine aldığını görüyoruz. Veganizm, doğru şekilde algılandığında hem bilimdir, hem etiktir, hem de zulme karşı geliştirilmiş bir politikadır. Ama bu hareket İsa’nın dünyaya yeniden geleceğine ve Dünya Kurtuluşu’nun biz henüz hayattayken, hatta bir kişiye göre 6 sene içerisinde meydana geleceğine inanan Samimi Dindarlar ve fundamentalistlerle dolu. Ve bir şekilde veganizmin yayılmasının devrimci bir değişime dönüşeceğine de eminler, yeter ki tahakkümcü sosyal yapılara dikkat edilsin.

Tarikatçılık anlamında bu bir din(Francione ve artık ilgileri sönen müritlerini düşünün); ben hepinizden kutsalım havasını, püritenliğini düşünün, bu insanlar  yargıladığınız  insanların püriten olmadığı, sizin kadar “aydınlanmış” olmadığı, bir üstünlük duygusu yarattığı anlamında da bu bir din, ayrıca kompleks sorunlara basit cevaplar bulmak için yanıp tutuşmak anlamında da bir din bu, ancak sadece veganların, düşünür ya da aktivist olarak ASLA çözemeyeceği bir karmaşa bu.BİLİM ADAMLARININ söylediği ve bizleri uyardığı gerçekler karşısında kitlesel bir inkâr durumu söz konusu, olumlu, pozitif bir inancı ve tebessümü lekeleyen küresel krizin hakiki anlamda ne olduğu gerçeğiyle yüzleşememek anlamında bu bir din. Her gün “biz kazanıyoruz!” gibi cümlelerle hayal kurmaktan başka bir şey değil, aslında çok feci bir şekilde kaybediyoruz ( iklim değişikliği, nüfus artışı, türlerin yokoluşu, avcı kapitalizm, ve dünyadaki en büyük iki devletin Çin ve Hindistan’ın modernizasyonu sebebiyle yoğun et tüketimindeki artışı düşünün).

Küçücük baloncuktan dünyası içinde bu bir din. Sanki küstah bir vaaz metoduyla veganjelikler şöyle söylüyor: “kardeşim Vegan’ı buldun mu? Yüreğinde Vegan var mı? Bırak sana doğru yolu göstereyim” diyorlar. Sanki veganizm hikmet, etik, kişisel ve toplumsal dönüşüm konusundaki ilk ve son bilgiymiş gibi.



Ayrıca toplumdan ve diğer toplumsal hareketlerden kopukluğu, sekterliği, inananlarının birbiriyle dalaşması, her bir alt bölünmenin daha alt fraksiyonlara ayrılması anlamında da bir dine benziyor.  Efendilere, Gurulara, groupthinklere meydan okumaya cüret eden vegan veya vegan olmayanların toplumdan dışlandığı, cezalandırıldığı, kötümser ve tehlikeli kabul edilip  hakkani bir öfkeyle taşlanması anlamında bir din. “Gerçek”lerin gerçeklikle hiçbir temel bağı olmadan ileri sürülmesi anlamında da bir din bu (her vegan ömrü boyunca 1000 hayvanı kurtarırmış vb, oysa böyle bir şey gerçek olsa bile devletin  artı ürünü bu farkı kapattığı gibi etoburluğun tsunami gibi yaygınlaşması da bu iddiayı olumsuzluyor).

Eskiden ben de bu düşünceyi inkâr ederdim, çok güceniyordum ve hayır veganizm sekülerdir diyordum; veganizm; etik, bilim ve siyasettir diyordum. Ama giderarak ben de pürizm, fundamentalizm, tarikatçılık, Maniheizm ve Güney Baptizminin imanla uyanış mitinglerinin facebook’un günlük paylaşımlarında daha fazla yer aldığını görüyorum. Herkesin inancın değneğine ihtiyacı yok, eleştiri ve diğer perspektifleri herkes algılayamıyor diye bir şey yok- ya da –bir hayal edin- sosyal kuramcıların ve dünya bilim adamlarının derin uyarılarını dinleyemeyecek diye bir şey yok. Ama veganizmin bir din olmadığı iddiasını inkâr edecek kadar uzun süre teolojik paradigma/anlatıda yer aldık hepimiz. Küresel vegan hareketinde tahakkümcü, tarikatçi, fundamentalist, faşist pürist, Maniheist, ve Hakiki Mümin Sendromunun her yöne yayıldığını reddetmek yanlıştır.Eğer marjinalize, elitist, düşünme içermeyen, ahistorik ve apolitik bir kitlesel sanrı değil de  yerine veganizm bu dünyada gerçek, hayat dolu bir politik ve ekolojik güç haline getirilmek isteniyorsa, eleştiri ve muhalefet göstermeyi tolere etme konusunda ciddi bir yeteneksizliğin mevcut olduğunu bilmek gerekiyor.

Vegan şefkatine gelirsek…Lütfen, hayvanlara karşı evet, ama iki ayaklı türdaşlarımıza sıra gelince, bu veganlar da en az diğer insan grupları kadar çirkin, pislik dolu, adi, kaba ve huysuzlar. Veganizm temel kişilik yapısını değiştirmediği gibi kişinin hayatındaki diğer yönleri de dönüştürmez. Sizlere bu” sevgi dolu –vegan-toplumundaki” vegan kardeşlerimden içi yalan dolan ve suçlamalarla dolu düzinelerce sayfa gösterebilirim, pasifistler ise en şiddet dolu ve en agresif olanları. Veganların hiçbir meziyet ve erdem üzerinde tekeli bulunmuyor, aslında kendini bir şey sanmaları onları vegan olup dönüşme süreçlerine kıyasla hem daha kötü hem de daha can sıkıcı, daha yalnız insanlar haline getiriyor.

On sekiz yıllık bir vegan ve otuz senelik bir aktivist olarak bunu söylemek bana üzücü geliyor ama, popüler olup olmaması umrumda değil, suni facebook “arkadaşlıklarına”, yalakalıklarına ihtiyacım yok, bu sonuca ulaşmak  için hem uzun, hem acı dolu hem de dikkatli analiz ve tecrübeler yapmam/yaşamam gerekti: Toplumsal ve ekolojik geleceğimiz için YAŞAMSAL bir öneme sahip olsa da veganizm; felsefi yanlışlar, taktiksel hatalarla dolu ve bütün o ortodoks “hakikatler” ve sorgulanmamış iddialar bir kenara atılarak solcular ve ilerici hareketler tarafından haklı bir şekilde suratımıza neredeyse tükürülerek ifade edilen küçümsemeyi, önemli bir değişim yaratma konusundaki güçsüz kuvvetsiz kalışımızı ve marjinalliğimizi, vegan” eğitiminin” başarısızlığını ve vegan propagandanın gülünçlüğünü (sadece ayrıcalık sahibi beyazlara)  kabullenrek, daha somut bir temel üzerine, tamamen en baştan, üzerine düşünülerek, alttan yukarı doğru veganizmin yeniden inşa edilmesi gerekiyor.

Eğer püristseniz, lifestyle tarzını seçiyorsanız, tüketimci, apolitik, tek konu odaklı ve diğer toplumsal meselelere ve mücadelelere katılmayan biriyseniz, “kazanacağız” konusunda imanınız sağlamsa, lütfen bilimsel ve ekolojik raporları okumayın, dünyanın her bir köşesine yayılan toplumsal ve ekolojik krizi incelemeyin, lütfen sadece vegan literatürü okuyun, kendinizi vegan olmayanlara karşı ahlâken daha üstün hissedin (iyi bir insan ve etik bir yurttaş olmak  için yiyecek seçimlerinden farklı BİR ÇOK kriter vardır), ve eğer söylediğim şeyler sizi gücendiriyor ya da, inanç sisteminize ve öz kimliğinize yönelik yapıcı eleştiriler ve provakatif meydan okumalar karşısında kendinizi yabancılaşmış hissediyorsanız, özellikle de bana hakaretler, öfke ve nefretle yanıt veriyorsanız, o zaman, arkadaşım, siz tepeden tırnağa iman dolu bir veganjeliksiniz ve veganjelik olmakta hiçbir meziyet ve erdem yoktur. Ait olduğunuz yere gidiniz.

Lifestyle veganlarının iddialarına rağmen, veganizm ZORDUR, kolay DEĞİLDİR-tabii ki eğer sığ, lifestyle tarzı, pürist ve tek konu odaklı bir yaklaşım yerine zengin, katmanlı ve politik bir derin veganizmi hayata geçiriyorsanız böyledir bu. Hayır, bir çok insan  için vegan yiyecekler bulmak, vegan yiyecekler pişirmek zor değildir, özellikle de ayrıcalık sahibi beyazlar, orta sınıf ve üst sınıftan olan her insan için. Ama bir çok disiplin ve konuya meydan okuyarak,muğlak ve sakat bir “eğitim” çabası yerine  kurumsal seviyede radikal bir toplumsal dönüşüm talep eden bir direniş siyaseti kurmak olarak düşündüğümüzde veganizmin lifestyle konularına, tek boyutlu perspektiflere ve insana huzur veren sanrılara indirgenmesini aşmak ZORDUR.

Veganizm zordur; çünkü veganizm,marjinalleştirilmenin hapisanelerinden kurtulmak; iktidar, tahakküm, ve derin kriz gibi daha büyük konulara işaret etmek; ve bir çok canlı türünü bizimle beraber yok edip halihazırda bizim için ölüm meleklerini hazırlayan ekosistemlere dile getirilmemiş hasarlar ve zararlar vermeye devam ederken,yokoluşa doğru gidişimizi durdurmak için tek şansımız olan hayatî bir küresel ittifak siyaseti ve direniş hareketinin bir parçası olmak için bizi yoğun bir meydan okumaya davet eder.

 Yazan - unknown

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder