Bir çok insan kendilerini ve bu zayıf hareketi
hatalardan ve kusurlardan kurtarmak için acele ederken çok önemli bir noktayı
gözden kaçırıyor ve veganizmin bir din olmadığı, tam tersine onun antitezi
olduğunda ısrar etmeye devam ediyor. İnsanı rahatlatsa da bir çok anlamda
yanlış.
Dini tam
anlamıyla ve uygun şekilde tanımlayan bir çok kriter var, veganizm bu
kriterlere sahip olmasa da rahatsız
edici bir dereceye kadar bir çok kriteri
içine aldığını görüyoruz. Veganizm, doğru şekilde algılandığında hem bilimdir,
hem etiktir, hem de zulme karşı geliştirilmiş bir politikadır. Ama bu hareket
İsa’nın dünyaya yeniden geleceğine ve Dünya Kurtuluşu’nun biz henüz
hayattayken, hatta bir kişiye göre 6 sene içerisinde meydana geleceğine inanan
Samimi Dindarlar ve fundamentalistlerle dolu. Ve bir şekilde veganizmin
yayılmasının devrimci bir değişime dönüşeceğine de eminler, yeter ki tahakkümcü
sosyal yapılara dikkat edilsin.
Tarikatçılık
anlamında bu bir din(Francione ve artık ilgileri sönen müritlerini düşünün);
ben hepinizden kutsalım havasını, püritenliğini düşünün, bu insanlar yargıladığınız insanların püriten olmadığı, sizin kadar
“aydınlanmış” olmadığı, bir üstünlük duygusu yarattığı anlamında da bu bir din,
ayrıca kompleks sorunlara basit cevaplar bulmak için yanıp tutuşmak anlamında
da bir din bu, ancak sadece veganların, düşünür ya da aktivist olarak ASLA
çözemeyeceği bir karmaşa bu.BİLİM ADAMLARININ söylediği ve bizleri uyardığı
gerçekler karşısında kitlesel bir inkâr durumu söz konusu, olumlu, pozitif bir
inancı ve tebessümü lekeleyen küresel krizin hakiki anlamda ne olduğu
gerçeğiyle yüzleşememek anlamında bu bir din. Her gün “biz kazanıyoruz!” gibi
cümlelerle hayal kurmaktan başka bir şey değil, aslında çok feci bir şekilde
kaybediyoruz ( iklim değişikliği, nüfus artışı, türlerin yokoluşu, avcı
kapitalizm, ve dünyadaki en büyük iki devletin Çin ve Hindistan’ın
modernizasyonu sebebiyle yoğun et tüketimindeki artışı düşünün).
Küçücük
baloncuktan dünyası içinde bu bir din. Sanki küstah bir vaaz metoduyla
veganjelikler şöyle söylüyor: “kardeşim Vegan’ı buldun mu? Yüreğinde Vegan var
mı? Bırak sana doğru yolu göstereyim” diyorlar. Sanki veganizm hikmet, etik,
kişisel ve toplumsal dönüşüm konusundaki ilk ve son bilgiymiş gibi.
Ayrıca toplumdan
ve diğer toplumsal hareketlerden kopukluğu, sekterliği, inananlarının
birbiriyle dalaşması, her bir alt bölünmenin daha alt fraksiyonlara ayrılması
anlamında da bir dine benziyor.
Efendilere, Gurulara, groupthinklere meydan okumaya cüret eden vegan
veya vegan olmayanların toplumdan dışlandığı, cezalandırıldığı, kötümser ve
tehlikeli kabul edilip hakkani bir
öfkeyle taşlanması anlamında bir din. “Gerçek”lerin gerçeklikle hiçbir temel
bağı olmadan ileri sürülmesi anlamında da bir din bu (her vegan ömrü boyunca 1000
hayvanı kurtarırmış vb, oysa böyle bir şey gerçek olsa bile devletin artı ürünü bu farkı kapattığı gibi
etoburluğun tsunami gibi yaygınlaşması da bu iddiayı olumsuzluyor).
Eskiden ben de bu
düşünceyi inkâr ederdim, çok güceniyordum ve hayır veganizm sekülerdir
diyordum; veganizm; etik, bilim ve siyasettir diyordum. Ama giderarak ben de
pürizm, fundamentalizm, tarikatçılık, Maniheizm ve Güney Baptizminin imanla
uyanış mitinglerinin facebook’un günlük paylaşımlarında daha fazla yer aldığını
görüyorum. Herkesin inancın değneğine ihtiyacı yok, eleştiri ve diğer
perspektifleri herkes algılayamıyor diye bir şey yok- ya da –bir hayal edin-
sosyal kuramcıların ve dünya bilim adamlarının derin uyarılarını dinleyemeyecek
diye bir şey yok. Ama veganizmin bir din olmadığı iddiasını inkâr edecek kadar
uzun süre teolojik paradigma/anlatıda yer aldık hepimiz. Küresel vegan
hareketinde tahakkümcü, tarikatçi, fundamentalist, faşist pürist, Maniheist, ve
Hakiki Mümin Sendromunun her yöne yayıldığını reddetmek yanlıştır.Eğer
marjinalize, elitist, düşünme içermeyen, ahistorik ve apolitik bir kitlesel
sanrı değil de yerine veganizm bu
dünyada gerçek, hayat dolu bir politik ve ekolojik güç haline getirilmek
isteniyorsa, eleştiri ve muhalefet göstermeyi tolere etme konusunda ciddi bir
yeteneksizliğin mevcut olduğunu bilmek gerekiyor.
Vegan şefkatine
gelirsek…Lütfen, hayvanlara karşı evet, ama iki ayaklı türdaşlarımıza sıra
gelince, bu veganlar da en az diğer insan grupları kadar çirkin, pislik dolu,
adi, kaba ve huysuzlar. Veganizm temel kişilik yapısını değiştirmediği gibi
kişinin hayatındaki diğer yönleri de dönüştürmez. Sizlere bu” sevgi dolu
–vegan-toplumundaki” vegan kardeşlerimden içi yalan dolan ve suçlamalarla dolu
düzinelerce sayfa gösterebilirim, pasifistler ise en şiddet dolu ve en agresif
olanları. Veganların hiçbir meziyet ve erdem üzerinde tekeli bulunmuyor,
aslında kendini bir şey sanmaları onları vegan olup dönüşme süreçlerine kıyasla
hem daha kötü hem de daha can sıkıcı, daha yalnız insanlar haline getiriyor.
On sekiz yıllık
bir vegan ve otuz senelik bir aktivist olarak bunu söylemek bana üzücü geliyor
ama, popüler olup olmaması umrumda değil, suni facebook “arkadaşlıklarına”,
yalakalıklarına ihtiyacım yok, bu sonuca ulaşmak için hem uzun, hem acı dolu hem de dikkatli
analiz ve tecrübeler yapmam/yaşamam gerekti: Toplumsal ve ekolojik geleceğimiz
için YAŞAMSAL bir öneme sahip olsa da veganizm; felsefi yanlışlar, taktiksel
hatalarla dolu ve bütün o ortodoks “hakikatler” ve sorgulanmamış iddialar bir
kenara atılarak solcular ve ilerici hareketler tarafından haklı bir şekilde
suratımıza neredeyse tükürülerek ifade edilen küçümsemeyi, önemli bir değişim
yaratma konusundaki güçsüz kuvvetsiz kalışımızı ve marjinalliğimizi, vegan”
eğitiminin” başarısızlığını ve vegan propagandanın gülünçlüğünü (sadece
ayrıcalık sahibi beyazlara) kabullenrek,
daha somut bir temel üzerine, tamamen en baştan, üzerine düşünülerek, alttan
yukarı doğru veganizmin yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Eğer püristseniz,
lifestyle tarzını seçiyorsanız, tüketimci, apolitik, tek konu odaklı ve diğer
toplumsal meselelere ve mücadelelere katılmayan biriyseniz, “kazanacağız”
konusunda imanınız sağlamsa, lütfen bilimsel ve ekolojik raporları okumayın,
dünyanın her bir köşesine yayılan toplumsal ve ekolojik krizi incelemeyin,
lütfen sadece vegan literatürü okuyun, kendinizi vegan olmayanlara karşı
ahlâken daha üstün hissedin (iyi bir insan ve etik bir yurttaş olmak için yiyecek seçimlerinden farklı BİR ÇOK
kriter vardır), ve eğer söylediğim şeyler sizi gücendiriyor ya da, inanç
sisteminize ve öz kimliğinize yönelik yapıcı eleştiriler ve provakatif meydan
okumalar karşısında kendinizi yabancılaşmış hissediyorsanız, özellikle de bana
hakaretler, öfke ve nefretle yanıt veriyorsanız, o zaman, arkadaşım, siz tepeden
tırnağa iman dolu bir veganjeliksiniz ve veganjelik olmakta hiçbir meziyet ve
erdem yoktur. Ait olduğunuz yere gidiniz.
Lifestyle
veganlarının iddialarına rağmen, veganizm ZORDUR, kolay DEĞİLDİR-tabii ki eğer
sığ, lifestyle tarzı, pürist ve tek konu odaklı bir yaklaşım yerine zengin,
katmanlı ve politik bir derin veganizmi hayata geçiriyorsanız böyledir bu.
Hayır, bir çok insan için vegan
yiyecekler bulmak, vegan yiyecekler pişirmek zor değildir, özellikle de ayrıcalık
sahibi beyazlar, orta sınıf ve üst sınıftan olan her insan için. Ama bir çok
disiplin ve konuya meydan okuyarak,muğlak ve sakat bir “eğitim” çabası
yerine kurumsal seviyede radikal bir
toplumsal dönüşüm talep eden bir direniş siyaseti kurmak olarak düşündüğümüzde
veganizmin lifestyle konularına, tek boyutlu perspektiflere ve insana huzur
veren sanrılara indirgenmesini aşmak ZORDUR.
Veganizm zordur;
çünkü veganizm,marjinalleştirilmenin hapisanelerinden kurtulmak; iktidar,
tahakküm, ve derin kriz gibi daha büyük konulara işaret etmek; ve bir çok canlı
türünü bizimle beraber yok edip halihazırda bizim için ölüm meleklerini
hazırlayan ekosistemlere dile getirilmemiş hasarlar ve zararlar vermeye devam
ederken,yokoluşa doğru gidişimizi durdurmak için tek şansımız olan hayatî bir
küresel ittifak siyaseti ve direniş hareketinin bir parçası olmak için bizi
yoğun bir meydan okumaya davet eder.
Yazan - unknown
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder