Uluslararası İşgal Günü’nde Hayvan Aktivistleri ve Veganlar
Uluslararası İşgal Günü’nde Hayvan Aktivistleri ve Veganlar Dünya’daki Gerçek Çoğunluğu Temsil Ediyorlar
Dr. Steve Best, Camille Marino
Artık adı kötüye çıkmış, tek konu odaklı, elitist, liberal veya tamamen apolitik (istisnalar var ama kaide bozulmuyor) vegan ve hayvan aktivistleri kapitalizm ve neoliberalizmden kaynaklanan daha geniş çaplı sosyal ve küresel tahakküm yapılarını kavrama beceriksizlikleri ve dar vizyonları sebebiyle küçük çaplı, zayıf, marjinalize kalmış güçlerdir. ABD’de nüfusun %1’inden azını oluşturan veganlar ise her gün zaferler kazanıp, kök saldıklarını ve kendi başlarına toplumsal bir devrim yürüttüklerini sanacak kadar gerçekten kopuklar.
En dramatik sosyal protesto patlamaları 2010 yılında önce Arap dünyasında başladı, İspanya’ya yayıldı ve oradan da Eylül 2011’de ABD Wall Street’i İşgal Et hareketiyle sürdü, ve şu anda yüzlerce ABD şehrinde ve dünya çapında 1500 şehirde devam ediyor. Bugüne dek tarihin zindanlarından kurtulmak adına böyle fırsat yakalanmadı asla; küresel direniş dalgasını, akla hayal gelmeyecek, benzeri önceden görüşmemiş bir ölçekte eğitmek ve insanlara ulaşma fırsatı, beyaz ve orta sınıf popülasyonlarına gereken çeşitli ve farklılıkları ekleyecek, vegan ve hayvan aktivistleri grupları olmaksızın gerçek anlamda hedeflerimize asla ulaşamayacağımız, diğer toplumsal hareketlerle ittifaklar oluşturacağımız türden bir fırsat asla olmadı.
Vegan ve hayvan aktivistlerinin yüzyılın olaylarını ciddi şekilde görmezden gelmesi, kenardan izlemesi “ama o insanlar tür ayrımcısılar ve vegan da değiller” diyerek burjuva direniş hareketlerine katılmayı düşünmeye bile tenezzül etmemesi hiç şaşırtıcı değil … Tarih, kapılarını çalıyor, lifestyle veganlar sadece “uzak dur, sen bizden değilsin!” diyebiliyor. 15 Ekim Dünya İşgal Günü’nde çoğu vegan ve hayvan aktivisti evcil hapisanelerinde kek pişirip Facebook’ta ne türden şekerlerin vegan olduğunu ve hangi doğumgünü pastasında ne tür vegan tarifler kullanmak gerektiği konusunda ortalığı velveleye verircesine chat yapıyordu. Dün okuduğumuz online tartışmaların çoğunda- ki bu da küresel vegan toplumun aydınlatıcı bir örneği olsa gerek- dünyada, tarihte, gün boyunca, mutfak pencelerinin dışında ve bilgisayar monitörlerinin ötesinde ne olduğuna dair tek bir kelime yoktu.
Tarih treni yakınınızda bir şehirden gümbürdeyerek geçiyor, veganlar ve hayvan aktivistleri ya trenin geçişini izleyebilir, hümanist kondüktörlerinin kendisini yemek vagonuna postalayacağından korkarak trene binebilir, ya da cesurca ön tarafa yürüyecek son derece önemli bu mesajlarını okuyabilirler. Bu mesaj; yaşanabilir bir gelecek adına olmazsa olmaz türden bir katkı; postkapitalist, radikal anlamda demokratik, tür ayrımcısı olmayan, tahakküm barındırmayan ve ekolojik bir toplum kurma yolunda hem eşit bir ses, hem de karar verme yetkisi ve iradesi talebidir.
Dünya çapında sayısı az olsa da önemsiz diyemeyeceğimiz vegan ve hayvan aktivistleri yeni direniş hareketinin önemini kavrayarak solcuların ve “ilericilerin” oluşturduğu kalabalığa katılmakta tereddüt etmediler. İspanya’dan Los Angeles’a , Avustralya’ya, sokaklarda hayvanları (tarihte en çok sömürülen canlılar ve bütün canlıların %99’u olan hayvanlar) temsil etmek için; bayraklarını yükseklere kaldırmak; kalabalıklara broşürler dağıtmak; noktaları birleştirmek; bütün baskı biçimlerinin benzerliğini ortaya koyan total bir özgürlük vizyonu geliştirmek; insan, hayvan ve dünya özgürlüğü mücadelelerinin birbirinden kopmayacağını söylemek ve kapitalist tahakkümdeki ortak düşmana karşı mücadele etmek adına yürüdüler.
Kalabalıklarda göze çarpıyorduk, var olduğumuzu gösterdik ama esas görev şimdi başlıyor. Sayılarımızı ciddi ciddi çoğaltmalı, tertemiz bir plan formüle etmeli, kesin ve ince bir şekilde %99’un geri kalanını eğitmek için mesajımızla araya girmeli ve gündemimizi bu hareketin insancı sınırlarını aşacak şekilde belirlemeliyiz. Veganizm kesin hedefimiz olsa da insanlara ahkâm kesmek kesinlikle yanlış olur. Bu insanlar bizi dinlemeyerek Big Mac almaya giden insanların ta kendisi. Çıkarları onlar için önemli, sömürülmekten dolayı öfkeliler, kenara itildikleri için kızgınlar. Kendilerine rağmen hareketimize kazandırılmalılar.
Şirket küreselleşmesi, kapitalist sömürü, çevrenin yok edilmesi, iklim değişikliği, türlerin yok olması, tarım ticaretinin yayılması ve dünyada et tüketiminin artması, gıda tüketimi adına yüz milyarlarca kara ve deniz hayvanının dehşet verici şekillerde katledilmesi, geleneksel gıda üretimi yoluyla bulaşan epidemik hastalıklar ve sağlık yerine hastalıkların sürdürülmesinden yana çıkarları olan Büyük Pharma (hem tarım hem de ilaç şirketleri anlamına gelen bir kelime oyunu) konularını birbirine bağlamalıyız. Bütün grupların ortak ilgi noktasında ise- sosyal adalet aktivistleri, çevreciler, çiftçiler, yerliler, sağlık hizmetleri aktivistleri, hayvan özgürlükçüleri ve diğerleri- et üretimi ve tarım ticaretinin büyümesinin sistemik sonuçları yer alıyor. Aklı başında, evrim geçirmiş ve sürdürülebilir hiçbir dünya bu yıkım gücünü, çokuluslu güçlerin ve devlet – militer kompleksinin hegemonyasına gösterdiği tepki gibi, kabul edemez.
Çeviri:CemCB
http://hayvanozgurluguhareketi.wordpress.com/2011/10/17/cepheden-haberler-uluslararasi-isgal-gununde-hayvan-aktivistleri-ve-veganlar-dunyadaki-gercek-cogunlugu-temsil-ediyorlar/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder