Hayvanlar artık moda. Bu on yıla hayvanların on yılı
diyebiliriz. Hayvan davranışıyla ilgili
araştırmalar daha önce hiç bu kadar enerji dolu ve geniş ölçeği kaplayan hayvan
türlerinin dahil olduğu bir spektrum içerisinde hayvanların bilişsel, duygusal
ve ahlâki kapasitelerini böylesine ortaya koyan bir tarzda olmamıştı. Bu
söylediğim özellikle de sosyal davranışla-yani hayvanların nasıl grup
oluşturduğu, bireylerin nasıl ve neden birbirleriyle uyum içerisinde yaşadığı
ve sosyal yaşamın duygusal temelleri ile ilgili araştırmalar için geçerli.
Hayvanların hem duygusal hem de ahlâki zekâları olduğu artık kesinleşiyor gibi.
Felsefi ve
bilimsel gelenek elbette ahlâka dair daha muhafazakâr bir tarzı benimsedi:
ahlâk insanlara özgü bir kapasitedir, dendi. Ama hayvan davranışlarını daha
fazla inceledikçe, farklı hayvan
gruplarının kendi moral kodlarına sahip olduğunu daha çok görmeye başladık. Bu
durum hem bilimsel hem de felsefi soruların sorulmasını gerektiriyor.
Formun Altı
Frans de Waal ,
Elliott Sober, David Sloan Wilson, Kenneth M.Weiss ve Anne V. Buchanan gibi
araştırmacılar hayvanların hayâl bile edemeyeceğimiz sosyal hayatlar sürdüğünü,
işbirliği ve şefkatin, rekabet ve acımasızlık kadar evrimlerine biçim verdiğini
ortaya koyuyor. Bireyler girift ağlar örüyor ve birbirleriyle geçinmelerini
sağlayan geniş bir davranış repertuarı
üzerinden yollarına devam ediyorlar, genelde yakın ve barışçıl ilişkiler
sürdürüyorlar. Gerçekten de Washington Üniversitesi’nde bir antropolog olan
Robert W. Sussman ve akademisyenler Paul A. Garber ve Jim Cheverud 2005 yılında American Journal of Physical
Anhtropology dergisinde insan türünden
olmayan primatlar açısından sosyal etkileşimlerinin %90’ının ayrılıkçı veya
rekabetçi değil işbirlikçi tarzdan olduğunu gösteren bulgulardan söz
etmişlerdi. Dahası, hayvanlar dahil olma – yani duruma göre “doğru” ve “yanlış”
davranma yolları – kurallarıyla çekip çevrilen gruplarda yaşıyorlar.
Kendi insan
toplumlarımızda doğru ve yanlış davranışla ilgili kuralları hepimiz kabul
ederken bu tür kuralların hayvanlar arasında bulunmasına alışık değiliz. Ama
varlar, sosyallik yanlısı” iyi”davranışlar ve duygular var, bunlar bu
kuralların sürdürülmesine yardımcı oluyor. Bu tür davranışlar arasında adalet,
empati, bağışlama, güven, elcilik, sosyal hoşgörü, dürüstlük, karşılıklılık
gibi davranışlar var, bu davranışlar çelişkilerin yan ürünleri değiller, kendi
konumları açısından son derece önemliler.
Eğer bu tür
davranışların insanlardaki ahlâkla ilgili olduğunu düşünüyorsak, neden
hayvanlar için de aynısını düşünmeyelim? Ahlâk birbiriyle ilintili
davranışlardır, sosyal etkileşimleri düzenleyen ve oluşturan davranışlardır. Bu
tür örüntüler kuşlar dahil bir çok hayvanda evrilmiştir.
Toplumsal
kuralların ne denli spesifik olduğunu görmenin en açık yerlerinden birisi de
hayvan oyunudur. Oyun, kurtlar, tilkiler, evcil köpekler gibi sosyal kanidlerde (yani köpek familyası
üyelerinde) tamamen incelenmiştir; bu
yüzden dürüst bir oyun çıkarmanın mekanizmalarını incelemek için iyi bir örnek
sayılabilir.
Oyun eğlenceli
olsa bile, aslında ciddi bir iş. Hayvanlar oyun oynadığında dürüst bir oyun
çıkarmak için hem kuralları takip etmek hem de kendi amaçlarını ifade etmek
için sürekli ter dökerler. Koşarken davranışlarını ayarlar, partnerlerinin
davranışını izler ve üzerinde hemfikir olunmuş kurallardan sapma olup
olmadığına pür dikkat kesilirler. Hayvan oyunlarının dört temel bileşeni
şunlardır: önce nazikçe sorun, dürüst olun, kuralları takip edin ve eğer yanlış
yaptıysanız bunu kabul edin. Eğer oyun kuralları ihlâl edilirse, dürüstlük
lekeleniyorsa o zaman oyun da bozulur.
Evcil köpek
yavruları ve onların yaban akrabaları çakallar ve bozkurtlar üzerine yapılan
sosyal oyunla ilgili ayrıntılı araştırmalar kuralların ne denli önemli olduğunu
gösteriyor.Tek tek hayvanların oyun sırasında bizler tarafından çekilen
videoları yavruların sosyal oyunları ciddi ciddi tartıştığını ve oyunun kavgaya
dönüşmemesi için spesifik işaretler ve kurallar kullandığını gösteriyor.
Köpekler ve diğer
hayvanlar oynadığında ısırma, birbirinin üzerine çıkma, birbirine vücutlarını
çarpma gibi eylemlerde bulunuyorlar, bu davranışların hepsi başka bağlamlarda
da kullanılıyor, örnek olarak çiftleşmeyi ve döğüşmeyi verebiliriz. Bu eylemler
kolayca yanlış yorumlanabildiği için hayvanların ne istediklerini ve ne
beklediklerini açıkça belirtmesi önemli.
Kanidlerde baş
eğme davranışı başka kanidleri oyun oynamaya davet etmek için kullanılır. Bu
hareketi yaparken hayvan ön ayakları üzerinde sürünür. Bazen havlar, kuyruğunu
deli gibi sallar ya da istek dolu bir bakışla bakar. Oyun oynama daveti kafa
karıştırıcı olmasın diye bu tür selam verme hareketleri çok stereotip bir
özellik gösterir, neredeyse hiç bir farklılık içermezler.
Marc Bekoff ve
arkadaşları yüzlerce selam verme hareketini incelediler ve biçimsel anlamda çok
az bir farklılıkla karşılaştılar (mesela vücut oranı ile yerde sürünme hareketi
arasındaki ilişki gibi), ayrıca oyun
sırasında ve oyuna başlamadan önce başın aşağı eğilmesi davranışında neredeyse
hiç bir farklılık olmadığını gördüler. Ayrıca bu davranışlar oldukça hızlılar,
meselâ 0.3 saniye sürüyorlar. Bu hareketten önce dişlerin görüldüğü,
homurdanmaların yaşandığı tehditkâr davranışlar sonucunda diğer hayvanın boyun
eğdiği ya da oyundan kaçındığı olay oranı ise %17. Genç çakallar yavru köpek ve kurtlardan daha agresifler, oyunda daha
saldırgan olabilirler. Ayrıca akrabalarına kıyasla onların başların öne eğme
hareketleri daha tipik özellikler gösteriyor.
Bu davranışlar
dürüst işaretlerdir, bir tür güven işaretidir. Araştırmalar bu güveni ihlal
eden hayvanların çoğunlukla dışlandığını ortaya koyuyor, yani oyun kurallarının
ihlâl edilmesi hem uyumsuzluk sorununa yol açıyor hem de grup içerisindeki o
etkili işlevselliği de bozuyor. Örneğin; köpekler, çakallar ve kurtlar arasında oyunu kuralına göre
oynamayan hayvanlar kendi oyun davetlerinin görmezden gelindiğini ya da
kendilerinin grup üyeleri tarafından dışlandığını görebilirler. Marc Bekoff’un
Grand Teton National Park’ta yaşayan çakallar üzerinde uzun zamandır yürüttüğü
çalışmalar oyunu kuralına göre oynamayan çakalların çoğu kez gruplarını
terkettiğini; çünkü artık güçlü sosyal bağlar kuramadıklarını ortaya koydu. Bu
tür yalnız kalan hayvanlar grupla beraber yaşayan hayvanlara kıyasla daha çabuk
ölürler.
Hayvanlar oyunu
kuralına göre ve eşit şartlarda oynamalarına yardımcı olan iki etkinlikte
bulunurlar: rolleri değiş tokuş etme ve kendini bilerek engelleme. Kendini
bilerek engelleme olayı, hayvanların oyun dışında taviz vermek şeklinde adlandırılabilecek
davranışlarda bulunmasıdır. Örneğin; çakallar ısırıklarının şiddetini bilerek
azaltırlar, böylece oyun ruhunun sürmesini sağlar ve kurallara da uymuş
olurlar. Yavru çakalların kürkü çok incedir, yoğun ısırıklar da acı verir,
yavruların acı acı çığlık atmasına sebep olabilir. Yetişkin kurtlarda bir
ısırık yaklaşık 3 cmlik bir bölgede 680 kiloluk bir baskı oluşturabilir, bu
yüzden ısırığın şiddetinin azaltılması
için iyi bir sebep olduğunu söyleyebiliriz. Rolleri değiş tokuş etme ise
dominant bir hayvanın normal agresyon sırasında yapmayacağı bir şeyi oyun
sırasında yapmasıdır. Örneğin; dominant bir kurt kavga sırasında sırtı üzerinde
yuvarlanmaz, kendini saldırıya açık hale sokmaz, ama oyun sırasında bunu yapar.
Oyun bazen
hayvanların kontrolünden çıkar aynen insanlar gibi. Oyun sertleşince kanidler
özür dilemek için gene başlarını aşağı eğerler. Örneğin, bu tür bir baş eğme
davranışı “seni biraz sert ısırdığım
için özür dilerim, böyle yapmak istememiştim, hadi oynamaya devam edelim”
anlamına gelebilir. Oyunun devam etmesi için bireylerin kuralları ihlal eden
hayvanı affetmesi önemlidir. Bir kez daha yavru kanidler arasında tür
farklılıkları olduğunu görüyoruz. Biraz fazla agresif olan yavru çakallar
yanlış yorumlanabilen ısırıklardan sonra kurtlara ve köpeklere göre daha çok “özür dilerler”.
Oyunun sosyal
dinamikleri oyuncuların oynamaya , birbirini yememeye, birbiriyle kavga
etmemeye ya da çiftleşmemeye karar vermesini gerektirir. Bu tür beklentilerle
ilgili ihlâller söz konusu olduğunda diğer hayvanlar oyunun kuralına göre
oynanmamasına tepki gösterir. Örneğin yavru çakallar ve kurtlar iletişimi
bitirerek ya da kendileriyle oynamak isteyenleri görmezden gelerek, kuralları
hiçe sayarak oyunun kuralına göre oynanmamasına negatif bir tepki gösterirler.
Hileciler artık oyun partneri bulma konusunda zorlanırlar.
Oyundan ahlâka
giden yolda sadece bir adım var. Çocuk oyunlarını inceleyen Ernst Fehr gibi
araştırmacılar, Anthony D.Pellegrini gibi bilim adamlar oyunu kuralına göre
oynamanın temel kurallarının ve eşitlikçi içgüdülerin çocukluğun ilk
dönemlerinde ortaya çıktığını ortaya koymuştur. Gerçekten de, çocuklar aynen
diğer yavru hayvanlar gibi oyun oynamanın doğru ve yanlış yollar olduğunu ve
dürüstlüğü ihlâl etmenin dışlanmak gibi bir takım sosyal sonuçları olduğunu
oyun oynarken öğrenirler. Çocukların özellikle adil olmakla ilgili öğrendiği
dersler yetişkinler arasındaki dürüstlüğün de temelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder