15 Ekim 2011 Cumartesi

Diş ve Pençede Ahlak


Hayvanlar artık moda. Bu on yıla hayvanların on yılı diyebiliriz. Hayvan davranışıyla  ilgili araştırmalar daha önce hiç bu kadar enerji dolu ve geniş ölçeği kaplayan hayvan türlerinin dahil olduğu bir spektrum içerisinde hayvanların bilişsel, duygusal ve ahlâki kapasitelerini böylesine ortaya koyan bir tarzda olmamıştı. Bu söylediğim özellikle de sosyal davranışla-yani hayvanların nasıl grup oluşturduğu, bireylerin nasıl ve neden birbirleriyle uyum içerisinde yaşadığı ve sosyal yaşamın duygusal temelleri ile ilgili araştırmalar için geçerli. Hayvanların hem duygusal hem de ahlâki zekâları olduğu artık kesinleşiyor gibi.

Felsefi ve bilimsel gelenek elbette ahlâka dair daha muhafazakâr bir tarzı benimsedi: ahlâk insanlara özgü bir kapasitedir, dendi. Ama hayvan davranışlarını daha fazla  inceledikçe, farklı hayvan gruplarının kendi moral kodlarına sahip olduğunu daha çok görmeye başladık. Bu durum hem bilimsel hem de felsefi soruların sorulmasını gerektiriyor.

Formun Altı

Frans de Waal , Elliott Sober, David Sloan Wilson, Kenneth M.Weiss ve Anne V. Buchanan gibi araştırmacılar hayvanların hayâl bile edemeyeceğimiz sosyal hayatlar sürdüğünü, işbirliği ve şefkatin, rekabet ve acımasızlık kadar evrimlerine biçim verdiğini ortaya koyuyor. Bireyler girift ağlar örüyor ve birbirleriyle geçinmelerini sağlayan geniş  bir davranış repertuarı üzerinden yollarına devam ediyorlar, genelde yakın ve barışçıl ilişkiler sürdürüyorlar. Gerçekten de Washington Üniversitesi’nde bir antropolog olan Robert W. Sussman ve akademisyenler Paul A. Garber ve Jim Cheverud  2005 yılında American Journal of Physical Anhtropology dergisinde  insan türünden olmayan primatlar açısından sosyal etkileşimlerinin %90’ının ayrılıkçı veya rekabetçi değil işbirlikçi tarzdan olduğunu gösteren bulgulardan söz etmişlerdi. Dahası, hayvanlar dahil olma – yani duruma göre “doğru” ve “yanlış” davranma yolları – kurallarıyla çekip çevrilen gruplarda yaşıyorlar.

Kendi insan toplumlarımızda doğru ve yanlış davranışla ilgili kuralları hepimiz kabul ederken bu tür kuralların hayvanlar arasında bulunmasına alışık değiliz. Ama varlar, sosyallik yanlısı” iyi”davranışlar ve duygular var, bunlar bu kuralların sürdürülmesine yardımcı oluyor. Bu tür davranışlar arasında adalet, empati, bağışlama, güven, elcilik, sosyal hoşgörü, dürüstlük, karşılıklılık gibi davranışlar var, bu davranışlar çelişkilerin yan ürünleri değiller, kendi konumları açısından son derece önemliler.

Eğer bu tür davranışların insanlardaki ahlâkla ilgili olduğunu düşünüyorsak, neden hayvanlar için de aynısını düşünmeyelim? Ahlâk birbiriyle ilintili davranışlardır, sosyal etkileşimleri düzenleyen ve oluşturan davranışlardır. Bu tür örüntüler kuşlar dahil bir çok hayvanda evrilmiştir.

Toplumsal kuralların ne denli spesifik olduğunu görmenin en açık yerlerinden birisi de hayvan oyunudur. Oyun, kurtlar, tilkiler, evcil köpekler gibi  sosyal kanidlerde (yani köpek familyası üyelerinde)  tamamen incelenmiştir; bu yüzden dürüst bir oyun çıkarmanın mekanizmalarını incelemek için iyi bir örnek sayılabilir.

Oyun eğlenceli olsa bile, aslında ciddi bir iş. Hayvanlar oyun oynadığında dürüst bir oyun çıkarmak için hem kuralları takip etmek hem de kendi amaçlarını ifade etmek için sürekli ter dökerler. Koşarken davranışlarını ayarlar, partnerlerinin davranışını izler ve üzerinde hemfikir olunmuş kurallardan sapma olup olmadığına pür dikkat kesilirler. Hayvan oyunlarının dört temel bileşeni şunlardır: önce nazikçe sorun, dürüst olun, kuralları takip edin ve eğer yanlış yaptıysanız bunu kabul edin. Eğer oyun kuralları ihlâl edilirse, dürüstlük lekeleniyorsa o zaman oyun da bozulur.

Evcil köpek yavruları ve onların yaban akrabaları çakallar ve bozkurtlar üzerine yapılan sosyal oyunla ilgili ayrıntılı araştırmalar kuralların ne denli önemli olduğunu gösteriyor.Tek tek hayvanların oyun sırasında bizler tarafından çekilen videoları yavruların sosyal oyunları ciddi ciddi tartıştığını ve oyunun kavgaya dönüşmemesi için spesifik işaretler ve kurallar kullandığını gösteriyor.

Köpekler ve diğer hayvanlar oynadığında ısırma, birbirinin üzerine çıkma, birbirine vücutlarını çarpma gibi eylemlerde bulunuyorlar, bu davranışların hepsi başka bağlamlarda da kullanılıyor, örnek olarak çiftleşmeyi ve döğüşmeyi verebiliriz. Bu eylemler kolayca yanlış yorumlanabildiği için hayvanların ne istediklerini ve ne beklediklerini açıkça belirtmesi önemli.

Kanidlerde baş eğme davranışı başka kanidleri oyun oynamaya davet etmek için kullanılır. Bu hareketi yaparken hayvan ön ayakları üzerinde sürünür. Bazen havlar, kuyruğunu deli gibi sallar ya da istek dolu bir bakışla bakar. Oyun oynama daveti kafa karıştırıcı olmasın diye bu tür selam verme hareketleri çok stereotip bir özellik gösterir, neredeyse hiç bir farklılık içermezler.

Marc Bekoff ve arkadaşları yüzlerce selam verme hareketini incelediler ve biçimsel anlamda çok az bir farklılıkla karşılaştılar (mesela vücut oranı ile yerde sürünme hareketi arasındaki ilişki gibi), ayrıca  oyun sırasında ve oyuna başlamadan önce başın aşağı eğilmesi davranışında neredeyse hiç bir farklılık olmadığını gördüler. Ayrıca bu davranışlar oldukça hızlılar, meselâ 0.3 saniye sürüyorlar. Bu hareketten önce dişlerin görüldüğü, homurdanmaların yaşandığı tehditkâr davranışlar sonucunda diğer hayvanın boyun eğdiği ya da oyundan kaçındığı olay oranı ise %17. Genç çakallar  yavru köpek ve  kurtlardan daha agresifler, oyunda daha saldırgan olabilirler. Ayrıca akrabalarına kıyasla onların başların öne eğme hareketleri daha tipik özellikler gösteriyor.

Bu davranışlar dürüst işaretlerdir, bir tür güven işaretidir. Araştırmalar bu güveni ihlal eden hayvanların çoğunlukla dışlandığını ortaya koyuyor, yani oyun kurallarının ihlâl edilmesi hem uyumsuzluk sorununa yol açıyor hem de grup içerisindeki o etkili işlevselliği de bozuyor. Örneğin; köpekler, çakallar ve  kurtlar arasında oyunu kuralına göre oynamayan hayvanlar kendi oyun davetlerinin görmezden gelindiğini ya da kendilerinin grup üyeleri tarafından dışlandığını görebilirler. Marc Bekoff’un Grand Teton National Park’ta yaşayan çakallar üzerinde uzun zamandır yürüttüğü çalışmalar oyunu kuralına göre oynamayan çakalların çoğu kez gruplarını terkettiğini; çünkü artık güçlü sosyal bağlar kuramadıklarını ortaya koydu. Bu tür yalnız kalan hayvanlar grupla beraber yaşayan hayvanlara kıyasla daha çabuk ölürler.

Hayvanlar oyunu kuralına göre ve eşit şartlarda oynamalarına yardımcı olan iki etkinlikte bulunurlar: rolleri değiş tokuş etme ve kendini bilerek engelleme. Kendini bilerek engelleme olayı, hayvanların oyun dışında taviz vermek şeklinde adlandırılabilecek davranışlarda bulunmasıdır. Örneğin; çakallar ısırıklarının şiddetini bilerek azaltırlar, böylece oyun ruhunun sürmesini sağlar ve kurallara da uymuş olurlar. Yavru çakalların kürkü çok incedir, yoğun ısırıklar da acı verir, yavruların acı acı çığlık atmasına sebep olabilir. Yetişkin kurtlarda bir ısırık yaklaşık 3 cmlik bir bölgede 680 kiloluk bir baskı oluşturabilir, bu yüzden ısırığın şiddetinin azaltılması  için iyi bir sebep olduğunu söyleyebiliriz. Rolleri değiş tokuş etme ise dominant bir hayvanın normal agresyon sırasında yapmayacağı bir şeyi oyun sırasında yapmasıdır. Örneğin; dominant bir kurt kavga sırasında sırtı üzerinde yuvarlanmaz, kendini saldırıya açık hale sokmaz, ama oyun sırasında bunu yapar.

Oyun bazen hayvanların kontrolünden çıkar aynen insanlar gibi. Oyun sertleşince kanidler özür dilemek için gene başlarını aşağı eğerler. Örneğin, bu tür bir baş eğme davranışı “seni biraz sert  ısırdığım için özür dilerim, böyle yapmak istememiştim, hadi oynamaya devam edelim” anlamına gelebilir. Oyunun devam etmesi için bireylerin kuralları ihlal eden hayvanı affetmesi önemlidir. Bir kez daha yavru kanidler arasında tür farklılıkları olduğunu görüyoruz. Biraz fazla agresif olan yavru çakallar yanlış yorumlanabilen ısırıklardan sonra kurtlara ve  köpeklere göre daha çok “özür dilerler”.

Oyunun sosyal dinamikleri oyuncuların oynamaya , birbirini yememeye, birbiriyle kavga etmemeye ya da çiftleşmemeye karar vermesini gerektirir. Bu tür beklentilerle ilgili ihlâller söz konusu olduğunda diğer hayvanlar oyunun kuralına göre oynanmamasına tepki gösterir. Örneğin yavru çakallar ve kurtlar iletişimi bitirerek ya da kendileriyle oynamak isteyenleri görmezden gelerek, kuralları hiçe sayarak oyunun kuralına göre oynanmamasına negatif bir tepki gösterirler. Hileciler artık oyun partneri bulma konusunda zorlanırlar.


Oyundan ahlâka giden yolda sadece bir adım var. Çocuk oyunlarını inceleyen Ernst Fehr gibi araştırmacılar, Anthony D.Pellegrini gibi bilim adamlar oyunu kuralına göre oynamanın temel kurallarının ve eşitlikçi içgüdülerin çocukluğun ilk dönemlerinde ortaya çıktığını ortaya koymuştur. Gerçekten de, çocuklar aynen diğer yavru hayvanlar gibi oyun oynamanın doğru ve yanlış yollar olduğunu ve dürüstlüğü ihlâl etmenin dışlanmak gibi bir takım sosyal sonuçları olduğunu oyun oynarken öğrenirler. Çocukların özellikle adil olmakla ilgili öğrendiği dersler yetişkinler arasındaki dürüstlüğün de temelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder